Herkese Yeniden Merhaba,
Bu hafta size geçirdiğim güzel bir zamanı anlatmak istiyorum. Babamla gitmeyi çok sevdiğimiz için 4 senedir Fenerbahçe'nin basket maçlarına kombinemiz vardı. Ama babamın yoğunluğundan ve iş durumundan dolayı bu hafta hiç gidememiştik. Çok gitmek istediğim bir maç vardı. Ama babam gene uygun olmadığı için sınıftan çok sevdiğim bir arkadaşımla gitme kararı aldım. Okuldan sonra bize geldik verilmiş olan ödevleri çabucak yapıp, annemin hazırladığı yemeği yedik. Daha sonra giyindik ve kalabalığa kalmamak izdihama girmemek için oldukça erken çıkma kararı aldık. Sonuçta beklemek yerine erken gitmek daha güzel bir seçimdi. Ülker Arena'ya geldiğimizde kalabalık değildi gene tabiki de insanlar vardı ama kalabalık değildi. İçeriye geçtik ve oturduk, aynı zamanda bir sürü arkadaşlarımızlada karşılaştık. Maç başladığında içeride tabikide inanışmaz bir atmosfer vardı. Tezahüratlar durmuyordu. Ben genel olarak geldiğim için biliyordum ama bu maç eleme ve şampiyonluk maçı olduğu için içerisi tıklım tıklımdı bir tane boş alan yoktu. Maç çok çekişmeli geçti ama tabikide kazandık. Maç boyunca arena hiç susmadı tezahüratlar hep devam etti. Ben bile çok bağırdığım için eve gidince boğazım acıdı. Bu ben ve arkadaşım için çok güzel ve eğlenceli bir zamandı. Umarım bir daha birlikte böyle maçlara gitme şansımız olur. Zaten o akşam bizde kalıcağı için babam bizi aldo ve eve getirdi, yolda ona maçı anlattık ve oda keşke orda olduğunu söyledi. Bu inanılmaz eğlenceli anımdan sizlerle bu kadar paylaşacağım. Haftaya başka bir yazıyla görüşmek üzere, hoşçakalın!
Blog
18 Mayıs 2017 Perşembe
Eze Fransa
Herkese Yeniden Merhaba,
Bu hafta size Fransa'nın küçük bir köyü olan Eze'den bahsedeceğim. Sizlere Monako'yu gezişimizi anlatmıştım bu köyü gezme fırsatınıda o tatilimizde bulmuştuk. Eze Cote d'Azur da denilen güney Fransa'da küçük ve çok sevimli bir kasaba. Geçmişi ortaçağa kadar dayanıyor. Nice ve Monako arasında yer alıyor. Kışları nüfusu neredeyse 100 kişiye kadar düşen köy yazları ise turist akınına uğruyor ve nüfusu 2000-3000'e kadar çıkıyormuş. Bu köyün en önemli özelliklerinden biri ünlü Nietzche'nin bir dönem burada yaşamış olması ve dünyada çok az olduğu söylenen parfüm fabrikalarından Fragonard ve Galimard'ın burada bulunması. Alfred Hitchcock ise "Kelepçeli Aşık" filmini burada çekmiş.
Bu hafta size Fransa'nın küçük bir köyü olan Eze'den bahsedeceğim. Sizlere Monako'yu gezişimizi anlatmıştım bu köyü gezme fırsatınıda o tatilimizde bulmuştuk. Eze Cote d'Azur da denilen güney Fransa'da küçük ve çok sevimli bir kasaba. Geçmişi ortaçağa kadar dayanıyor. Nice ve Monako arasında yer alıyor. Kışları nüfusu neredeyse 100 kişiye kadar düşen köy yazları ise turist akınına uğruyor ve nüfusu 2000-3000'e kadar çıkıyormuş. Bu köyün en önemli özelliklerinden biri ünlü Nietzche'nin bir dönem burada yaşamış olması ve dünyada çok az olduğu söylenen parfüm fabrikalarından Fragonard ve Galimard'ın burada bulunması. Alfred Hitchcock ise "Kelepçeli Aşık" filmini burada çekmiş.
Bu arada yanlış hatırlamıyorsam aşağıya koyacağım fotoğraftaki evlerden biri eskiden ünlü film yıldızı Zsa Zsa Gabon'unmuş. Çok büyük bir Atatürk ve Türkiye hayranı olan Gabor evi satışa sunduğunda tek bir şartı varmış. O da çatıda bulunan bayrak direğine her gün mutlaka Türk bayrağı dikilmesiymiş. Biz hangi ev olduğunu göremedim ama rehberimizin dediğine göre yeni ev sahibi ünlü yıldızın bu isteğine saygı göstermiş ve kötü havalar haricinde bayrağımız dalgalanmaya devam ediyormuş... Nietzche burada yaşadığı dönemde "Böyle buyurdu Zerdüşt" kitabını burada yazmış. Hatta köyde "Nietzche yolu" denen bir yol da var. Nietzche bu yolu hergün kullandığı için adı öyle kalmış.Bizim ne yazık ki bu büyüleyici köyü çok fazla gezme şansımız olmadı ama parfüm fabrikalarından Fragonard'ı gezdik. Fragonard 1926 yılında kurulmuş ve şu anda tam olarak 75 parfüm bazını üretiyor. Burada bütün ürünler geleneksel yöntemlerle işleniyor. Çalışanlar hala çoğu ürünü el ile paketliyor. Dünyanın her yerinden malzeme alınıyor. (Isparta'dan da gül alıyorlar). Rehber eşliğinde fabrikayı gezdirdikten sonra ürün tanıtımı ve satış yapıyorlar. Fiyatlar oldukça yüksek ama annem ve ben yine de birkaç şey almadan duramadık doğrusu…
Parfümün yanısıra saf argan yağı, sabun, cilt bakımı kremleri de ürünler arasında... Buradaki bir günlük gezimizi rehber aracılığıyla yapmamız iyi olmuştu açıkçası. Sizede bu geziden hatırladıklarımı ve aklımda kalanları özet bir şekilde anlattım. Başka bir yazıyla daha sonra görüşmek üzere, hoşçakalın!5 Mart 2017 Pazar
Avusturya,Salzburg
Herkese Merhabalar,
Bildiğiniz gibi 15 Tatil geçti, bu yazımda sizlere bu on beş günde neler yaptığımı anlatacağım. Küçüklüğümden beri yapmayı sevdiğim kayak. İki sene önce gittiğimiz zaman çok beğenmiştik Avusturya'daki kayak maceramızı. Açıkçası Türkiye'deki kayak merkezlerinden çok daha profesyonel ve başarılı buluyorum. Bu sene Kitzbühel denilen küçük bir köye gittik oradan bir sonraki yazıda bahsedeceğim. Bugün Salzburg'u gideceğimiz yerden 1.30 saatlik bir uzaklıktaki şehiri size anlatacağım. Duymuşsunuzdur zaten gayet gelişmiş bir şehir. Burda 1 gün kaldık ve olabildiğince gezmeye çalıştık. Hava -16 dereceydi ve inanılmaz çok kar vardı. Şehir gezmek için en iyi şartlar olmasada elimizden geldiğince gezdik. Salzburg çok büyük bir şehir değil ama Avrupa'nın çoğu şehri gibi gelişmiş ve düzenli. Sanki bir dağ arasına yapılmış kapkaranlık bir şehir aslında. Çok düzenli ve güzel olmasına rağmen asla bir Türk vatandaşı uyum sağlayamaz oraya. Şehrin özelliği çok büyük ve eski bir kilise olması içinde, oraya teleferik gibi birşeyle çıkıyorsunuz. Restore etmişler ve müze haline çevirmişler içini. Ama yukardan manzara muhteşem, kilise şehire göre biraz daha yüksek kesimde olduğu için şehri bütün haliyle görmek mümkün. Bizim gibi çoğu turist, yabancı insanlarla dolu ama o kadarda kalabalık değil insan bunalmadan gezip, keyfini çıkarabiliyor. Genelde butik şehir otelleri gibi, çok lüks oteller yok. Aynı zamanda şehrin ortasından bir nehir geçiyor ve köprüler var. Tabiki turistler köprüye kilitler tskmış ve buda ortaya çok güzel bir görüntü çıkarıyor. Öğlen yemekte tabikide Schnitzel yedik yerel bir restoranda. Çok çok iyi değildi ama inanınki bu 10 günlük tatilde sayamayacağım kadar çok Schnitzel yedim zaten. Akşam yemeğimizi ise hem uçak yorgunu olduğumuz için hemde erken kalkmamız gerektiği için, erkenden otelin hemen altındakı İtalyan bir restoranda yedik. Açıkçası çokda beğendikde, çok lezzetli pizzalar, makarnalar yedik daha sonrada erkenden otele dönüp yattık. Ertesi gün kayak malum. Bir günlük Salzburg şehrini gezmek bence güzel bir maceraydı. Maksimum 3 gün sıkılmadan gezebileceğiniz bir yer ama eğer denk gelirseniz mutlaka uğramanızı tavsiye ederim.
Bu haftaki yazımda bu kadar paylaşacağım. Haftaya görüşmek üzere, hoşçakalın!


Yılbaşı
Herkese Yeniden Merhabalar,
Bu haftaki blogumda sizle yeni yıla, 2017' ye nasıl girdiğimi paylaşacağım. Benimki öyle çok da özel birşey değildi aslında. Ailemle olmayı tercih ettim, birde çok yakın bir arkadaşım bize geldi. Tabikide çok eğlendik. Ablam arkadaşlarıyla olmayo tercih ettiği için; yılbaşı akşamı ben, arkadaşım, annem ve babamdık. Önce annemin hazırladığı mükemmel yemekleri yedik aynı zamanda da sohbet ettik. Daha sonra annemle babam birşeyler içmek için dışarıya çıktılar. Bizde arkadaşımla uzun aradan sonra ilk defa görüştüğümüz için bol bol sohbet ettik, arayı kapattık. Çok küçüklüğümden beri bu arkadaşımla yılbaşlarını birlikte geçiririz aslında. Lise yüzündende ayrı okullara düşünce bizim için güzel bir fırsat oldu. Gecenin ilerleyen saatlerinde dans ettik, şarkılar söyledik, bol bol güldük, eğlendik. Bir televizyon programı ile beraberde geri sayımı yaptık. Bana göre bu samimi aile ve arkadaş ortamları, dışarda kalabalık yerlerden daha güzel. O yüzden hep ailemle ve arkadaşlarımla olmayı tercih ederim.
İnşallah bu senemizide hep birlikte geçiririz, güzel bol kahkahalı bir sürü anı daha yaşarız. Hepinize sağlıklı, mutlu, güzel bir sene diliyorum. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.
Hoşçakalın!
Bu haftaki blogumda sizle yeni yıla, 2017' ye nasıl girdiğimi paylaşacağım. Benimki öyle çok da özel birşey değildi aslında. Ailemle olmayı tercih ettim, birde çok yakın bir arkadaşım bize geldi. Tabikide çok eğlendik. Ablam arkadaşlarıyla olmayo tercih ettiği için; yılbaşı akşamı ben, arkadaşım, annem ve babamdık. Önce annemin hazırladığı mükemmel yemekleri yedik aynı zamanda da sohbet ettik. Daha sonra annemle babam birşeyler içmek için dışarıya çıktılar. Bizde arkadaşımla uzun aradan sonra ilk defa görüştüğümüz için bol bol sohbet ettik, arayı kapattık. Çok küçüklüğümden beri bu arkadaşımla yılbaşlarını birlikte geçiririz aslında. Lise yüzündende ayrı okullara düşünce bizim için güzel bir fırsat oldu. Gecenin ilerleyen saatlerinde dans ettik, şarkılar söyledik, bol bol güldük, eğlendik. Bir televizyon programı ile beraberde geri sayımı yaptık. Bana göre bu samimi aile ve arkadaş ortamları, dışarda kalabalık yerlerden daha güzel. O yüzden hep ailemle ve arkadaşlarımla olmayı tercih ederim.
İnşallah bu senemizide hep birlikte geçiririz, güzel bol kahkahalı bir sürü anı daha yaşarız. Hepinize sağlıklı, mutlu, güzel bir sene diliyorum. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.
Hoşçakalın!
10 Ocak 2017 Salı
Il Boccalino
Herkese Merhabalar!


6 Aralık 2016 Salı
Büyüdüğüm Yer
Herkese Merhaba!
Bugün sizlere çocukluğumun geçtiği bölgeden bahsedeceğim. Ben aslında İstanbul'da yaşamıyordum, ablam liseyi kazandığı için taşındık ve şimdi hayatımıza burda devam ediyoruz. İstanbul'dan önce eminim ki adını duymuşsunuzdur "Sapanca" diye bilinen bir bölgede yaşıyorduk. Hatta şimdi ki zamanlarda burası çok popüler oldu. Bir sürü dizi çekimleri hatta film çekimleri bile yapılıyor. Ama 10 sene önce tabiki böyle değildi. Aslında yazları hala buraya gidiyoruz. Nasıl anlatsam... Bir kere bahçeli bir ev her şeyden önce en güzeli. İstanbul'da betondan, yüksek binalardan bıktıktan sonra. Küçük bir bölge olduğu için herkes herkesi tanır ; bakkalı olsun, terzi olsun , komşular gibi. Anlıyabileceğiniz samimi bir yerdir. Herkes herkese yardım eder, bir ihtiyaç oldu mu hemen halledilir. Tüm çoçukluk arkadaşlarımı buradan tanıyorum. Artık herkes aile olmuş gibidir. Etrafta bir sürü çocuk vardır sıkılmaya zaman bile bulamıyorum burada. Sabah uyandığım gibi dışarıdayım. Bitmeyen sohbetler , eski zamanlardaki gibi sokak oyunları... Hele yazın çok daha keyifli oluyor. Maalesef deniz yok keşke dediğim şeylerden bir tanesi. Geceleri ise çok daha eğlenceli; ya birinin evinde toplanılır ya da havuz başında sohbetler edilir tabiki! Şimdi aslında çok kalabalıklaştı İstanbul'dan insanlar haftasonları kaçmak için buraya gelir oldu. Bunun sonucunda etraftaki güzellikler tabiki yok edilerek ya otele ya da evlere dönüştü. Ormanlar, ağaçlar yok edilmeye başladı. Her zaman yapıldığı gibi. Havadan bahsedeyim birazda. Yazi yaz , kışı da kıştır. Kışları güzel kar yağar çok da soğuk olur aslında. Ama 15 tatillerde gelip. Şomine başında battaniyeyle oturmak da çok keyiflidir. Yazları ise bazen çok sıcak , bazen de yağmurlu olur. Her mevsim güzelce yaşanır.
Anlayacağınız tam bir çocuk gibi geçirdim çocukluğumu , evde teknoloji tarafından hapsedilmeden. Bunu da sizinle paylaşmak istedim. Bu günlük yazacaklarım bu kadar. Başka bir yazımda başka düşüncelerle görüşmek üzere!
İyi Günler!

Anlayacağınız tam bir çocuk gibi geçirdim çocukluğumu , evde teknoloji tarafından hapsedilmeden. Bunu da sizinle paylaşmak istedim. Bu günlük yazacaklarım bu kadar. Başka bir yazımda başka düşüncelerle görüşmek üzere!
İyi Günler!
Antalya, Kemer
Herkese Merhabalar!
Bugün sizlere hayatımda geçirdiğim en güzel, en konforlu, en rahatlatıcı tatilden bahsetmek istiyorum. Geçen eylül ayında Kurban Bayramı tatilinde gitmiş olduğumuz bölgeyi şiddetle tavsiye ediyorum. Genel olarak Antalya bölgesinde denize girmekten ve çok sıcak havadan hoşlanmasamda eylül ayında orda bulunmam bu düşüncemi değiştirdi. Havanın tatlı bir sıcaklığı vardı bazen esiyordu bazen yağmur yağıyordu ama bu bile çok güzel geliyordu. Deniz ise güneşte de yağmurda da güzel geliyordu. Bahsetmeyi unuttum , burası Antalya'nın Kemer bölgesi ,küçük ve sakin koyların bulunduğu eğlenceli ve sakin aktivitelerin yapılabildiği bir bölge. Kaldığımız yer ise bu güzelliğe güzellik katıyordu. Sabahları o serinlikte uyanıp çarşaf gibi denizde yüzmek aynı şekilde akşam üstleri gün batımında yüzmek. Bu sakinliklere karşın her öğlen ve akşam ayrı sahil partileri, farklı tatta ve mutfaklardan yemekler... Hayatımda yediğim en güzel yemekleri burada yedim. Aynı zamanda burada karşılaştığım çok ilginç birşeyide paylaşmak istiyorum. Bu koy iki büyük dağın arasında ve akşam üstüne doğru yabani keçiler inanların bırakmış olduğu çöpleri veya arta kalan yemekleri yemek için dağdan aşagıya iniyor. İnsanlara hiçbir zararı olmayan keçiler insan içerisinde dolanıyorlar hatta bazen insanların ellerinden meyveler ile besleniyorlar. Birkaç görsel de koyacağım zaten. Burada çalışan, hizmet eden insanlardan da bahsetmezsem olmaz. Çok güler yüzlü, samimi bir şey rica etmeseniz bile her şeyi ikram etmeleri; kısacası dünyanın en güzel insanlarıyla dolu bir yer.
Burası bana çok iyi geldi. Bir haftalık okula alışma sürecinden sonra seneye mutlu, rahat ve sakin bir şekilde başlamak için tam aradığım yerdi. Hiç arkadaşım olmamasına rağmen ayrılmak istemediğim sanki bir ay daha geçirebileceğim bir tatildi. Kısacası bu bölgeyi hayatınızda en az bir kere ziyaret etmenizi öneririm. İnanın ki pişman olmayacaksınız. Bu günlük bu kadar. Başka bir yazımda başka bir konu ve başka düşüncelerle görüşmek üzere. İyi günler!
Bugün sizlere hayatımda geçirdiğim en güzel, en konforlu, en rahatlatıcı tatilden bahsetmek istiyorum. Geçen eylül ayında Kurban Bayramı tatilinde gitmiş olduğumuz bölgeyi şiddetle tavsiye ediyorum. Genel olarak Antalya bölgesinde denize girmekten ve çok sıcak havadan hoşlanmasamda eylül ayında orda bulunmam bu düşüncemi değiştirdi. Havanın tatlı bir sıcaklığı vardı bazen esiyordu bazen yağmur yağıyordu ama bu bile çok güzel geliyordu. Deniz ise güneşte de yağmurda da güzel geliyordu. Bahsetmeyi unuttum , burası Antalya'nın Kemer bölgesi ,küçük ve sakin koyların bulunduğu eğlenceli ve sakin aktivitelerin yapılabildiği bir bölge. Kaldığımız yer ise bu güzelliğe güzellik katıyordu. Sabahları o serinlikte uyanıp çarşaf gibi denizde yüzmek aynı şekilde akşam üstleri gün batımında yüzmek. Bu sakinliklere karşın her öğlen ve akşam ayrı sahil partileri, farklı tatta ve mutfaklardan yemekler... Hayatımda yediğim en güzel yemekleri burada yedim. Aynı zamanda burada karşılaştığım çok ilginç birşeyide paylaşmak istiyorum. Bu koy iki büyük dağın arasında ve akşam üstüne doğru yabani keçiler inanların bırakmış olduğu çöpleri veya arta kalan yemekleri yemek için dağdan aşagıya iniyor. İnsanlara hiçbir zararı olmayan keçiler insan içerisinde dolanıyorlar hatta bazen insanların ellerinden meyveler ile besleniyorlar. Birkaç görsel de koyacağım zaten. Burada çalışan, hizmet eden insanlardan da bahsetmezsem olmaz. Çok güler yüzlü, samimi bir şey rica etmeseniz bile her şeyi ikram etmeleri; kısacası dünyanın en güzel insanlarıyla dolu bir yer.
Burası bana çok iyi geldi. Bir haftalık okula alışma sürecinden sonra seneye mutlu, rahat ve sakin bir şekilde başlamak için tam aradığım yerdi. Hiç arkadaşım olmamasına rağmen ayrılmak istemediğim sanki bir ay daha geçirebileceğim bir tatildi. Kısacası bu bölgeyi hayatınızda en az bir kere ziyaret etmenizi öneririm. İnanın ki pişman olmayacaksınız. Bu günlük bu kadar. Başka bir yazımda başka bir konu ve başka düşüncelerle görüşmek üzere. İyi günler!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)